Ey insan…
Sana sesleniyorum sana…
Her sabah her şeye bir önceki birikimlerinle bıraktığın yerden yeniden başlayan, yeniden derlenip toparlanan, bütün bir gece boyunca, bedeni ve bilinciyle aklı ve ruhu ile mutlaka çözümlenmesi gereken sorunları uyku altında tartışan insan!
Sana sesleniyorum…
Aklın veya duyguların, bilincin, şuurun ile bazen nesnel gerçeği, belki kainatı belki nefsini, belki YARATICIYI tanıyacak olursun; fakat hakikatin peşinden İbrahimvari bir şekilde gitmediğinden, inandığın değerlere sahip çıkmadığından bir serap misali kaybolur bütün güzellikler…
Nedir seni bu kadar rahatsız eden ey insan!…
Amaçlarını iyi saptamamış, ideallerini yüksek tutmamış, hayatın zorunlu yasaları ışığında gelişen hakikatlere uzak kaldığından mıdır? Bugüne kadar belki birçok kitap okudun. Her okuduğun seni alıp kendi mantığı içinde sana bir fikir verdi. Ama aradığın temel sorunun cevabını bir türlü bulamadın. Ne arıyordun ey insan, insanlık ne arıyordu. İnsanlığın kaybettiği yitik malı neydi? Bir yanda dünyaya gözünü açtığı andan itibaren algıladığı, öğrendiği, edindiği kişisel, toplumsal alışkanlıklar, bir yandan tepeden tırnağa değişmemizi emreden, boyası ile boyanmamızı isteyen YÜCE ZAT…
Ey insan,
Kendini değiştireceksin, değiştirmek zorundasın. Bütün hayatın ilahi nizamın mihenkine vurup yaşayacaksın. Hayatı hayat verenin yolunda harcamalısın. Yüce Yaratıcının kanunlarına aykırı, alışılmış ölçüleri ve o ölçüler içinde onların yetmezliğinden doğan yeni ölçüleri kabul etmemelisin. Yapında yer almış bütün putları kıracaksın.
Ey insan!
Kendini bu dünyada ebedi yaşayacak zannettiğinden midir yanılgıların? Bilmez misin kişinin kalbini dünya sevgisi kapladı mı artık onun ilacı yoktur. Arı misalini bilir misin? Arı bala konuyor, lezzetlendikçe batıyor, lezzetlendikçe batıyor, neticede nimete bata bata kendini kurtaramıyor ve boğuluyor. Aynen öyle de insan da zevklerine dalması, aşırı servet ve şehvet peşinde koşması ve lükse hayranlığı bataklığa götürüyor.
Ey insan!
Kendi gerçekliğini, toplumsal gerçekler ile birleştirmelisin. Çünkü sen sosyal bir varlıksın. İçinde bulunduğun toplum ile o toplumu ayakta tutan dinamiklerin (din, dil, örf…) kıymetini bilmelisin. Toplumun sıkıntıları, kalbini yaralaması lazım. İnsanlığın sürüklendiği ya da sürüklenmek istendiği kaosa çözümlerin olabilmeli… İnsanlık er geç insanca yaşama ateşini kalbinde hissedecektir. O zaman insanlığın özlediği, belki bir ömür yaşamayı arzu ettiği günlerin gelmesine bir nebze de olsa senin payının olması seni mutlu edecektir.
Ey insan!
Umutla yaşamayı bileceksin. Mutlu yarınlara ulaşmak; geleceğe umutla bakmakladır. Yaşanılan bütün sıkıntıların, başa gelen her hadisenin; kainatı bütün güzellikleriyle Yaratan, bir yaprak tanesi dahi O’nun (cc) izni olmadan yere düşmeyen, beni benden daha iyi bilen RABBİMİN izni ile olur.’ İnancında olmalısın.
Ey in san!
Zamanını boşa geçirmemelisin. Şunu bil ki; insanlığın değerini bilmediği nimetlerden birisidir zaman. Şu kısacık dünya hayatında lüzumlu vazifeler pek çoktur. Bütün zamanını kainatın tılsımını keşfetmek için veya “Bu kainatın Sultanı bizden ne istiyor?” Sorusuna cevap aramakla geçsin. Zamanını kabir ve uhrevi alemde yoldaşlık yapacak ilim tahsiline, ALLAH’ın(cc) anıldığı dost meclislerine ver.
Bediüzzaman hazretlerinin dediği gibi; “Ey insan şu kainattan maksad-ı ala, tezahürü rububiyete karşı ubudiyeti külliyeyi insaniyedir.” Yani insanın Yaratılış amacı kulluktur.
M. Şirin Turgut
KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR ”
Hz.MUHAMMED
(S.A.V.)
Son Yorumlar