Posts Tagged ‘hayat’

Sustum!

                         

Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız…
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor…

Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar…
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor…

Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin…
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum!.. Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!

Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor…

Okumaya devam et

Hayat çiçeklerle dolu bir yol …

             

Mevsim ne olursa olsun hayat gerçekten çiçekli bir yoldur… Biz kendi aynamızı nasıl boyarsak öyle görürüz içindeki görüntüyü…

Aynamızı birbirinden güzel çiçeklerle donatalım mı bugün, ne dersiniz?

Attığımız her adım, geçtiğimiz her yol bir çiçekli bahçeye dönüşebilir. O halde milyonlarca çiçek bahçeleriyle karşılaşacağız demektir.

Bu bahçeleri birbiri içine sarılmış olarak düşündüğümüzde de güzel kokusu ve yapraklarıyla büyük bir gül goncası karşımıza çıkacaktır. Kararan kalplerimizi temizleyen, paslıysa pasını silen, kilitliyse kilidini açan da bir gül goncası olan kâinatın Ustasına işaret eden güzellikleridir.

Yeryüzüne serpiştirilen çiçeklerle, zeminin yüzü daha bir güzelleşirken, başımızı gökyüzüne kaldırdığımızda onun da yüzünün yıldız çiçekleriyle süslü olduğunu görüyoruz. Bazen bir kelime bir gül oluyor, duyunca yüzümüzde güller açıyor, gülüyoruz.

İşte hepimiz böyle güzelliklerle dolu, gül bahçeleri ve meyveli ağaçlarla süslenmiş bir âlemi temâşâ için gönderildik. Tefekkür gözlüğü ile seyretmeye, koklamaya ve tatmaya izin var, ama muzır ve murdar olanlara el uzatmamak şartıyla. Zira neyi görmek ister ve neye talip olursak onunla karşılaşırız. Bu çiçekli bahçelerde ayrık otları, yabanî bitkiler, zehirli meyveler de vardır. Güller, çiçekler ve leziz meyveler dururken, dikenler, yabanî otlar ve acı meyvelerle meşgul olmaya gerek yoktur.

Okumaya devam et

çünkü, tüm bunlar,HAYAT TA KENDİSİDİR…

            

selam sevgili dostlar.ALLAH’IN RAHMETİ üzerimize olsun inşaallah..bugün hep beraber bir küçük nefsi muhasebesi yapalım.ne dersiniz?hadi öyleyse..

SÖYLERMİSİNİZ?

en son ne zaman ellerinizi açıp YÜCE YARATANA sizi mükkemel bir şekilde yarattığı için dua edip şükrediniz?
-en son ne zaman içinizden gelerek,gördüğünüz bir gül koklayıp,GÜL KOKULU PEYGAMBERİMİZ (s.a.v.)kokusunu benzettiği diye,koklarken içinizde cosarak O’na salavat getirdiniz?
-en son ne zaman aynaya görduğunuz bu muhtesem eseri karsısında RABBİN’ın kudretini düşünüp tefekkür ettiniz?
en son ne zaman bir çocuğa seker verip,onun yüzünde ki ifade görüp mutlu oldunuz?
en son ne zaman yıldızlarla konusup,ahirete giden sevdikleriniz için onlarla selam yolladınız?
-en son ne zaman çepinizdeki son bozuk parayı bir caminin insaatına önünde duran kumbarayı attıp kuş gibi hişsediniz?
-en son ne zaman sizi çok üzen birine ,içinizdeki girginlik unutarak MEVLAYA onun için candan,gönülden dua ettiniz?
en son ne zaman ,sizin sevdiğiniz bir eşyayı fedakarlık yapıp,ihtiyaç olana hediye ettip de yüreğinize ferahlık hişsedeniz?
-en son ne zaman sofranızda çeşit-çeşit yemeklere yerken ,afrıka da açlıktan ölenlere düşsünüp,boğazınızda acılık hişsediniz?
-en son ne zaman eşinizin elini tutup,”sen harikasın,ALLAH sende razi olsun,seni ALLAH için seviyorum”dediniz?
en son ne zaman PEYGAMBER (s.a.v.)hayatını anlatan bir kitap alıp”SEVİYORUM” dediğiniz O YÜZE İNSANA TANIMAK İÇİN OKUDUNUZ?
-en son ne zaman gözlerinizi kapatıp ,başka alemlere ,ahirete,CENNET HAYATI düşünüp,VUSLAT’ın arzusu hişsediniz?
-en son ne zaman sevdiklerinizle el-ele tuttusup,kırlarda gezinip kır çiçeklere toplayıp,o güzelim havayı taa giğerlerinizi içine hişsediniz?
evet dostlar..tüm bu güzel şeylere en son ne zaman yaptık biz;
daha doğrusu biz ne zaman yaşadık?

çünkü, tüm bunlar,HAYAT TA KENDİSİDİR…
ALLAH İLE KALIN CANLAR..DUA İLE

Bilirim….

       

Bilirim, Kuran’ı melekleri imrendirerek okumak istediğini. Bilirim onu sahabeler gibi harfiyen yaşamak istediğini.

Bilirim, her şey mutlu etmez seni ibadetlerin mutlu ettiği kadar. Bilirim, her gece yatağa yattığında “Rabbim, Seni daha güzel nasıl zikredebilirim, sana daha güzel nasıl kulluk edebilirim?” diye yanıp yakıldığını…

Bilirim, evim ilim koksun, çocuklarım güzel ahlâkla bezensin, birbirleriyle hayırda yarışsın istersin.

Bilirim, çok seversin aileni, akrabalarını, eşini dostunu. Bilirim, sevginin daha büyüyüp gürbüzleşmesi için sevilmek istersin az da olsa.

Bilirim; dostluğu, kardeşliği, yardımlaşmayı ve güzellikleri her şeye tercih edersin.. Bilirim, şu dünyada en büyük zenginliğin sevgi, muhabbet ve yardımlaşma olduğunu düşünürsün. Ararsın, sorarsın, ziyaretlerine gider, mutlu edersin sevdiklerini. Bilirim, bir gün de şu gıcırdayan tahta kapının açılıp dostlarının görünmesini ne çok istersin.

Bilirim, gittiğin her yerde, bulunduğun her mekânda âyetler ve hadisler gündem konumuz olsun, hoş hayırlı sohbetler yapılsın; kırgınlıklar, üzüntüler bulunmasın, istersin. Bazen de doğruyu söylemek pahasına dokuz ortamdan kovulmayı göze alırsın. Hak çiğnenirken susanın dilsiz şeytan olduğunu bildiğin için, hiçbir zaman yaptıklarına ve söylediklerine pişman olmadığını bilirim.

Bilirim, insanları çok sever, ilişkilerinde saygılı ve rakik olmaya özen gösterirsin. Midelerinden önce gönüllerini ve ruhlarını doyurmayı yeğlersin. Herkesin ayrı bir dünyası olduğunu kabul eder, onların bam tellerine göre hitap edersin. Ama bilirim, görüştüğün kimselerden de özellikle incelik ve yeterince saygı beklersin.

Okumaya devam et

İMANDAKİ KUVVET..‏.HEKİMOĞLU İSMAİL

Bediüzzaman inziva sırasında sürekli namazda oturur gibi oturduğundan
ayakları yara olmuştu.

Talebesi Molla Resul, Bediüzzaman Said Nursi’nin ayaklarına merhem sürerken
“Hepimiz Allah’tan korkuyoruz. Ama senin ödün patlıyor! Sen de bizim gibi
otursan ayağın yara olmazdı.” diyor. Said Nursi, “Kısa ömürde, kısa dünyada,
ebedi hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat olayım, hem cenneti dava
edeyim. Olmaz böyle bir şey. Onun için cesaret edemiyorum böyle rahat
oturmaya.” diyerek emek sarf etmeden cennete girilemeyeceğini söylüyor.

Dünya ahiretin tarlasıdır. Ne ekersen onu biçersin. Dünyada ne ekmeliyiz?
Ölüm öldürülemiyor, ahiret kapısı kapanmıyor. Ağaç köklerini, bitkileri yer
altında koruyan, yaşatan Allah, toprak altındaki insanları da diriltecektir.
Ölmekle beden ölür, ruh yaşamaya devam eder. Kur’an-ı Kerim’de “… Ölü iken
sizi O diriltti, sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na
döndürüleceksiniz.” (Bakara, 28 buyruluyor.

Dünyaya gelmemizdeki gaye, Allah’ın verdiği beyinle İslam’ı öğrenmek,
anlamak ve yaşamaktır. Bir şahıs elektrikçiliği öğrenir, elektriği anlamazsa
kaza yapar. İşte İslamiyet’i öğrenmek de yetmiyor, anlamak lazım ki harama
girilmesin. Dünya hayatıyla İslami hayat bütünleşmelidir. Dünya hayatıyla
ahiret hayatı ayrı olamaz. Zaten İslamiyet, dünyada yaşanacak bir dindir.

Okumaya devam et