Posts Tagged ‘Yazılarım’

(Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ile bela ile imtihan eder. Bazısı, bela ateşinden halis olarak çıkar. Bazısı da, bozuk olarak çıkar.)

 

Dünya, ziraat yani tarlaya tohum ekme yeridir. Tarlayı ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve safa süren, mahsul almaktan mahrum kalacağı gibi, dünya hayatını, nefsin arzularını yapmakla geçiren, ebedi nimetlerden, sonsuz zevklerden mahrum olur.

Geçici olan şanlar, şerefler, dünya lezzetleri, insanı, hakiki lezzetlerden mahrum etmemelidir. Dünyada kazanılan şeylerin, geçici olduğunu, her akıl sahibi bilir. Bunun için akıllı bir kimse, geçici olan şeylere kıymet vermez. Hatta hikmet sahipleri; “Geçici olan hayır, sonsuz kalan şerden daha kıymetsizdir” demişlerdi.

Okumaya devam et

Dinimize uygun yaşamak, ona göre iş ve yuva kurmak ne büyük saadettir! İslamiyet’e uyulmazsa nefs devreye girer.

Dinimize uygun yaşamak, ona göre iş ve yuva kurmak ne büyük saadettir! İslamiyet’e uyulmazsa nefs devreye girer. Nefse göre yaşamak ise, dünyada da, ahirette de felakettir. Her an gadab-ı ilahi’ye sebep olur.
İslamiyet dairesinin içinde hiçbir kötülük yoktur. Bu dairenin dışında hiçbir iyilik yoktur. İnsanların rahatlığı, huzuru, bu dairenin içinde olmakla mümkündür. Sıkıntıları da, bu dairenin dışına taşmakla olur. Çok zaman, bu dairenin içine girilip çıkılıyor. Her çıkışta sıkıntı başlıyor. Hep bu daire içinde kalmak için Peygamber efendimiz, (Allahümme yâ mukallibel kulûb, sebbit kalbî alâ dinik) diye dua edilmesini bildirdi. (Ey kalbleri çeviren Rabbim, benim kalbimi dininde sabit kıl!) yani (İslamiyet dairesinin içinde tut!) demektir.
Kim her işini, ne kadar dinimize uygun yaparsa, o kadar iyi netice elde eder. Dinden ne kadar uzaklaşırsa, o derece sıkıntı çeker. İş ve eş seçerken, işe başlarken, yuva kurarken, bu işler nefse uyarak değil de, dine uyarak yapılırsa, her nefes alış verişte, hayat boyunca hep sevab kazanılır. Mesela bir öğrenci, okulda okumaya başlarken, (Ya Rabbi, ben bu okulu bitirince kazanacağım meslekte, inşallah senin dinine yardım edeceğim. Helal para kazanıp zekâtımı vereceğim, paramı hayırlı yolda harcayacağım. Kendimi, çoluk çocuğumu, haramdan koruyacağım) diye niyet etse, okulunu bitirinceye kadar, hatta ömür boyunca her an sevab kazanır.
Yolda, her kilometre bizi bir maksada ulaştırdığı gibi, biz doğru yola girip, Rabbimizin rızasına uygun olan bir işe başladığımız için, hep sevab kazanıyoruz. O doğru yolda ilerlemek, insanı menzile yani Allah rızasına yaklaştırır. İnsan böyle bir niyetle bir işe başlarsa, Rabbimizin rızasına doğru menzil alır, mesafe kateder. Sonunda hedefe ulaşır. Hacca gitmek için vasıtaya binince, niyet oraya varmak olduğu için, her saat, her dakika, yani yol boyunca sevab kazanıldığı gibi, dünya işlerinde de böyledir. Bir işe Allah rızası için başlanır ve dine uygun devam edilirse, o işin sonu da hayırlı olur

Resulullahın yolundan ayrılmış, reformcu, bid’at ehli, câhil ve fâsık olan din adamlarına danışmamalıdır. Dünyaya düşkün olanlarla birlikte bulunmamalıdır. Her işte, sünnete uymalı, bid’atten sakınmalıdır.

Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getiren ancak O’nun rızasına kavuşur. Kalbi temiz olur. Evliyânın büyüklerinden Ebû Ali Rodbârî hazretlerine; “Bir kimse, her türlü günahı işliyor sonra da Kalbim temizdir. Sen kalbe bak diyor. Buna ne dersin?” dediklerinde, “Onun gideceği yer Cehennemdir, haram işleyenin kalbi temiz olmaz” buyurdu.
Bid’at işleyenin yani Resulullahın yolundan, sünnetinden ayrılanın da kalbi temiz olmaz. Çünkü, hadis-i şerifte, “Bid’at sahipleri Cehenneme gideceklerdir” buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, “Bid’at ortaya çıkaran ve bunu yapan kimseye şeytan çok ibâdet yaptırır. Onu çok ağlatır” buyuruldu. Bid’at, Resûlullah efendimizin ve Eshâbının zamanında olmayıp da daha sonra ortaya çıkan ve ibâdet olarak yapılan şeyler demektir.

Okumaya devam et

Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur.

Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli olur.

Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük mükafatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir. Allahü teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
Okumaya devam et

“Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile ziynetlendiriniz, farzları işlemekle günahlardan muhafaza ediniz.”

İçinde yaşadığı olumsuz
şartlara rağmen insan mutlu olabilir. Peki nasıl mutlu olur insan? Nerede
bulur mutluluğu?

Bakın çağımızın manevi sahibi Bediüzzaman Said Nursi tüm
bunalımların (ümitsizlik, korku, kaygıları, şüphe, evham.. vb.) sebebi
olarak “iman zayıflığı”nı söylüyor. Allah’a iman etmedeki yetersizlik ve
eksiklik, manevi buhranların başlıca sebebi olarak karşımıza çıkıyor.
Bediüzzaman, hastalığın teşhisini koyduğu gibi, reçetesini de sunuyor
insanlığa…

Örneğin diyor ki;
Okumaya devam et