Archive for Ocak 2014

İman, ibadet ve ilim insanı olgunlaştırır ve güzel ahlak sahibi yapar.

17766_617137314978979_683833325_n
Her insan saadete ulaşmayı ister. Kişinin saadete ulaşabilmesi için bazı şeylere sahip olması gerekir. İman, ibadet, ilim ve ahlak sahibi olmak, saadetin temel esaslarıdır. Bunlara sahip olan kimse için saadet kapıları açılmış demektir.

İman, ibadet ve ilim insanı olgunlaştırır ve güzel ahlak sahibi yapar. Güzel ahlâk, İslam için bir gayedir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”buyurmuşlardır.

Müslümanı bir ağaca benzetirsek; onun kökü iman, kolları amel, yaprakları ilim, meyvesi de güzel ahlak ve fazilettir. Kur’an-ı Kerim ve Efendimizin sünneti, bütün canlılara ve cansızlara hayat veren toprak, su, hava ve güneş gibidir. Bahçe sahibi fidanı diker ve yıllarca ona hizmet eder, neticede ondan meyve bekler değil mi? Müslümandan beklenen şey de güzel ahlaktır. Ağacın en tatlı ve en faydalı yerinin meyvesi olduğu gibi, müslümanın en güzel yönü de ahlak sahibi olmasıdır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) “Mü’minlerin iman yönünden en üstün olanları ahlâkça en güzel olanlarıdır.”buyurmuşlardır.
Güzel ahlâk konusunda Peygamber Efendimizi (SAV) kendimize örnek almalıyız. Bir ayette Cenab-ı Hak (c.c.) şöyle buyuruyor. “Andolsun ki, Resulullah da sizlerden Allah’ı ve ahiret gününü ummakta olanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”

Ashab-ı Kiram, Hz.Muhammed (s.a.v.)’i kendilerine örnek alıp her konuda onun sünnetine uydukları için, kısa zamanda kemale ermişlerdir.

İslâm,kadına en büyük değeri vermiş,şerefli yaşamasını sağlamiş‏

1469969_420165321443280_1081502971_n

İslâm nazarında kadın, şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezâket gösterilmesi gereken asîl ve nezîh bir varlıktır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kadınların nârin, nâzik ve kibâr olduklarına işâretle, onların hiç kırılmaması ve incitilmemesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir. Bir hadîsi şerîflerinde:
“Kadınlar hakkında hayırlı olup nezâketle muâmele etmenize dâir vasiyyetime itâat ediniz! Çünkü onlar eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri tarafı üst kısmı (ortası) dır. Eğer sen onu doğrultmaya uğraşırsan, kırarsın kendi hâline bırakırsan, daima eğri kalır. O halde kadınlar hakkında hayır öğüdüme dikkat ediniz!” buyurur.

Hz. Peygamber (s.a.v.)e ilk defâ inanan ve Ona en büyük desteği veren Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemizdir. Nitekim Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hatîce (r.anha) vâlidemiz hakkında şöyle buyurur:

“Allâh bana Hatîceden hayırlı bir kadın vermemiştir. Bütün insanlar beni yalanlarken, O beni tasdîk etmiş insanlar benden kaçarken, O beni malı ile desteklemiştir. Ve Allâh bana başka hanımlardan değil, Ondan çocuk ihsân etmiştir.”

Kadın, aynı zamanda ilk İslâm şehîdidir. Hz. Ammâr (r.a.)ın annesi Hz. Sümeyye (r.anha), Mekkede müslümanlığı ilk kabul edenlerden ve bu yüzden dayanılmaz işkencelere uğrayanlardandı. Kendisine İslâmdan ayrılması için yapılan her türlü eziyet ve zulme rağmen, hak yoldan dönmedi. Sonunda Sümeyye (r.anha), Ebû Cehlin süngüsü altında can vermiş ve Allâh yolunda ilk İslâm şehîdi olmak şeref ve mertebesine erişmiştir.

Kurânı Kerîmde en-Nisâ (Kadınlar) isimli, yüz yetmiş altı âyetlik uzun bir sûre olduğu gibi, ayrıca Meryem diye Hz. Îsâ (a.s.)nın annesine atfedilen doksan sekiz âyetlik müstakil bir sûre daha vardır. Bunlardan başka en-Nûr, el-Ahzâb, el-Mümtehine, et-Tahrîm ve et-Talâk” sûreleri de kadınlarla ilgili çeşitli konuları içine almaktadır.

İslâm Dîninde kadın, âile ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen ve mükemmel bir eğitimcidir. Çocuğun terbiyesi, yetişmesi, her yönden gelişmesi, daha küçük yaşta iken güzel alışkanlıklar kazanması ve faydalı bilgilerle donatılması husûsunda annenin rolü çok büyüktür. Baba, evin nafakasının temini için ömrünün ekserîsini âilesinden dışarıda geçirmekte, çocuğu ile yeteri kadar meşgul olamamaktadır. Bu durumda, çocuğu asıl yetiştiren ve terbiye eden anne olmaktadır. Nitekim peygamberler, mürşidi kâmiller, velîler, sultanlar ve daha nice büyük insanlar, hep mümtaz annelerin kucaklarında yetişmişlerdir.

Kız çocuklarının bakımı ve terbiyesi için her türlü fedâkârlıkta bulunan anne ve babaların, büyük fazîlet ve ecir sâhibi olacaklarını Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, şu hadîsi şerîfleriyle beyân buyurmuşlardır:

“Kim, (iki veya üç) kız çocuğunu erginlik çağına erişinceye kadar besleyip büyütürse, kıyâmet gününde -iki parmağını birleştirerek- onunla şöylece beraber oluruz. ”
Bu da, yüce dînimizin kadına verdiği üstün değeri gösterir.

Duaların kabul görmesi için helâl lokma yemeliyiz

23577_1374215841487_1414530741_31029877_6629529_n

Duaların kabul görmesi için helâl lokma yemeliyiz. Vücudumuz, haramlardan beslenmişse veya sırtımızdaki elbiseler haramdan alınmışsa, yapılan dualar kabul görmez…
Kırık kalple yapılan dualar daha makbuldür… Bir adam Süfyan-ı Sevri hazretlerine gelir ve der ki:
-Bizim aile çok kalabalık, gelirimiz de azdır, sıkıntılı bir hayat yaşıyoruz. Bazen evden un istiyorlar, yağ istiyorlar, bende de hiç para olmuyor, çok üzülüyorum, dua buyurun da Rabbimiz bize biraz daha fazla imkân versin.
Ona şöyle cevap verir:
-Senden bu gıda maddeleri istendiğinde sende de para yoksa, kalbin kırılır. Rabbimiz hadis-i kutside buyuruyor ki; “Ben kalbi kırık olanların yanındayım.” O zaman senin duan, bizim duamızdan daha kıymetlidir öyle hallerde sen hem kendine dua et, hem de bize…
Seher vakti yapılan dualar makbuldür. Yusuf aleyhisselamın kardeşleri, yaptıklarından dolayı babalarından af olunmaları için dua istediler. O da, “Size sonra dua edeceğim” dedi ve seher vaktinde (sabah namazından önce) onların mağfireti için dua etti ve affedildiler.
Dua ederken, kabul olunacağına inanmak lazım. “Benim duamdan ne çıkar, ben kötü bir kulum, şu kadar zamandır dua ediyorum da n’oldu? Bir netice alamadım” demek yanlıştır.
Mahlûkâtın en kötüsü olan şeytan, cennetten çıkarılınca şöyle dua etti: “Ya Rabbi kıyâmete kadar canımı alma, beni yaşat.” Duası kabul olundu.
Kendi düşmanının bile duasını reddetmeyen Rabbimiz, hiç bizim dualarımızı geri çevirir mi?
Dua ederken, yalvararak dua etmeli, muhtaç ve aciz olduğumuzu düşünmeliyiz. Bir kul, kendini ne kadar küçük görür, mütevazı olursa, Cenab-ı Hakk’ın indinde o kadar yükselir.

Kendini ne kadar büyük görür kibirlenirse, o kadar alçalır…
Huzurlu, sıhhatli zamanlarda dua edersek, sıkıntılı ve hasta olduğumuz vakitlerdeki dualarımızın kabulüne vesile olur. Nimete kavuştuğumuzda dua etmezsek, nimetlerin elden çıktığından sonraki dualar pek kıymetli olmaz.

ÖNCE TÖVBE ETMELİYİZ…
Duaya başlamadan önce tövbe etmeliyiz. Bilerek veya bilmeyerek yüzlerce günâh işliyoruz. Tövbenin şartları yerine gelirse, hiç günâh işlememiş gibi oluruz.
Duaya Rabbimize hamd ederek ve Salevat-ı şerife ile başlamalı, bitiminde de yine Salevat-ı şerife okumalıyız. Salevât, kabul edilmiş duadır. Rabbimiz, melekleri ile beraber sevgili Peygamberimize Salevat getiriyorlar.
Bir duanın baş tarafı kabul edilir, sonu da kabul görmüşse, ortadakilerin de onların hatırına kabul edilmesi umulur.
Ne dua edersek edelim, daima “hayırlı ise olsun” demeliyiz. Neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu biz bilemeyiz, ama Rabbimiz bilir…

Allah’ım!

1011109_441449795981499_1337311721_n

Allah’ım!
Bizlere dünyada da ahirette de hep güzellikler ver, bizi azaptan koru, bize gücümüzün üstünde yük yükleme, bizi çok zor imtihanlarla imtihan etme.! Bizi annelerimizi, babalarımızı ve bütün mü’minleri hesap gününde affet YâRabbî.
Hesâbımızı kolay eyle. Lütfunla kereminle muâmele eyle. Bize amel defterimizi sağ tarafımızdan ver. Sıratı çabuk geçen ve gıbta edilenlerden eyle. Tartı gününde sevâbımızı ağır kıl. Cehennem’in sesini bize işittirme. Cehennem’den ve Cehennem’e yaklaştıracak işlerden ve sözlerden kurtar. Lütuf ve kereminle bizi Cennet’te kendilerine ihsânda bulunduğun peygamber, sıddıklar, şehîdler ve sâlihler ile berâber eyle.!
Yâ Rabbî!
Orada bizi, babalarımız, annelerimiz, yakınlarımız ve çoluk çocuğumuzla en güzel bir hâlde berâber bulundur. Dünyâda iken bizimle ülfetleri, yakınlıkları olanları da bize kat. Dünyâdan îmânla ayrılan bütün mümin erkek ve kadınlara rahmetinle muâmele eyle. Onlardan hayatta olanların günahlarını affeyle, tövbelerini kabûl eyle. !
Zulüm ve haksızlığa uğrayanlara yardım et. Hastalara şifâ ver. Bize ve onlara nasûh tövbe etmek nasîb et. Çünkü Sen, çok ihsân sâhibisin ve her şeye kâdirsin.Amin.!

Mümin Olmak…

1551675_435753146551164_1631757169_n

İnsan bir mümini düşündüğünde içini bir ferahlık, mutluluk kaplar. Çünkü mümin,  her haliyle, tavrıyla, konuşmasıyla ,temizliğiyle dikkat çeken, Allah’ın yarattığı her canlıya karşı son derece şefkatli, merhametli, sevgi dolu olan, Allah’ın bir kulu olmalıdır. Burada sadece birkaç kelimeyle özetlemeye çalıştığım mü’min, Rabbimizin de razı olduğu, seçilmiş kuludur. Allah, Beyyine Suresi’nin 7. ayetinde de müminler için, “… yaratılmışların en hayırlılarıdır.” diye belirtmiştir.
Allah, Kuran’ı Kerim’de birçok ayette mümin kullarından övgüyle bahsetmiştir.

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.
(Enfal Suresi, 2)
Ayetten de açıkça anlaşılacağı gibi müminler yalnızca Allah’tan korkarlar. Mümin olarak Allah’ın belirlediği sınırları aşmaktan şiddetle kaçınırlar. Kuran’ı Kerim’de ayetleri okuyup tefekkür ederek, Kur’an’daki sırları, mucizeleri keşfederek imanlarını artırırlar. Ve gönülden katıksızca Rabbimiz’e teslim olurlar. Hayatları boyunca yaşadıkları iyi ya da kötü tüm olayların Rabbimiz’in dilemesiye gerçekleştiğini bir an olsun akıllarından çıkarmadan Allah’a tevekkül ederler. Allah’a karşı kulluk görevlerini eksiksiz yerine getirmek için bütün hayatlarını Allah’a adarlar. Tüm hayatları boyunca Allah’a sadık olmak için kararlıdırlar.

Mü’minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
(Ahzab Suresi, 23)

Müminler, Maide Suresi’ nin 54. ayetinde bildirildiği üzere “…Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan…” lardır.  Mümin, sadece Allah’a hesap vereceğini düşünerek , çoğunluğun ne düşündüğüne takılmadan , Allah’ın rızasına uygun olmayan her türlü davranıştan kaçınır. Rabbimizin rızasını düşünerek Allah yolunda cihad eder.
Mümin tek başına da kalsa vicdanının sesini dinler, çoğunluğa uymaktan kaçınır. Çünkü Yüce Rabbimiz de ayette çoğunluğa uymakla ilgili olarak şunu bildirmiştir.

“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’
(Enam Suresi, 116)”
Mümin, Kuran’da Rabbimiz’in bildirdiği her öğüde karşı çok titizdir. Bundan dolayı, Kur’an ahlakıyla ahlaklanmıştır. Ahiret yurdunu; cenneti hedeflemiştir. Onun için önemli olan bu dünya hayatı değil, ahiretteki sonsuz hayatıdır. Dünya hayatının bir gün biteceğinin, Allah’ın huzuruna çıkıp hesap vereceğinin şuurundadır. Tüm dikkatini Rabbimiz’e yönelterek, umut ve korkuyla Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmış olarak cennete girmek için Allah’a dua eder. Vicdanıyla bağlantısını hiç kesmeden nefsinin istek ve arzularına uymaktan kaçınır.

Onlar, (mü’minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O’na döneceklerini bilirler.
(Bakara Suresi, 46)

Yüce Rabbimiz hepimize mümin kullarından olmayı nasip eder inşaAllah.


esra_erat