Archive for Aralık 2017

Yâ Erhâme’r-Râhimîn! ..

Ey Güzel Rabbim.!
Senin rızânı kazanabilmeyi umut ediyoruz…
Sana layık bir kul olabilmeyi nasip et…!
Bizleri Sabırlılardan kıl,
Bizleri Güzel Ahlâklılardan kıl,
Yâ Erhâme’r-Râhimîn! ..
Peygamberimiz’e Aleyhisselât-u ve’s-Selâm layık bir Ümmet olabilmeyi nasip et…!
Onun hayatını, hayatımızda tatbik edebilmeyi nasip et…!
Râhmetini ve yardımını esirgeme üzerimizden…
Bizlere bu dünyâda da, ahirette de;
Sağlık, mutluluk, afiyet, iyilik ve güzellikler nasip et…!
Dünya üzerindeki birçok bölgede sıkıntı çeken tüm Müslümanlara yardımcı ol…
Onlara yardımcı olabilmeyi, onların dertleri ile Dertlenebilmeyi nasip et…!
Tüm Müslümanların birlik olduğunu görebilmeyi nasip et…!
Büyük Peygamberlerin, Alim zatların yüzü suyu Hürmetine,
Peygamber Efendimiz’in Aleyhisselât-u ve’s-Selâm Hürmetine bizleri affeyle…!
Af edicisin, Affı seversin, Bizi de affeyle…
Af edicisin, Affı seversin, Beni de affeyle…!
Şu ana kadar işlediğimiz bütün günâhlardan dolayı çok Pişmanız…
Ne olur…
Duâlarımızı, ibâdetlerimizi, tövbelerimizi kabul et ve bizi Affeyle…!
Cehennem azabından ,cehennem odun olmaktan koru bizi Yâ Rabbîm…!!
Ölmüşlerimize de Râhmet eyle, onların da günâhlarını Affeyle…
Biz yalnız Sana kulluk eder,
Yalnız Senden yardım dileriz…
Bizleri Râhmetinden geri çevirme Yâ Râbbî…!
SENİN HERŞEYE GÜCÜN YETER! …

Mekke’in Fethi Mübarek olsun 

Mekke’nin Fethi
Mekke, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.a.v) dünyaya geldiği, çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği şehirdir. Ayrıca müslümanların kıblesi olan Kabe’nin de bulunduğu şehirdir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.a.v) kendisine peygamberlik vazifesi verildikten sonra önce Mekkelileri İslam’a davet etmiş, fakat onlar bunu kabul etmedikleri gibi müslüman olmaya başlayan herkese ellerinden gelen eziyetleride yapmışlardı.

Mekkeli müşriklerin bitmeyen bu eziyetleri sonucunda müminlerin dayanacak güçleri ve sabırları kalmayınca, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.a.v) müminlere hicret, Mekke’yi terk etme izni verilmişti.
Hicretin üzerinden altı yıl geçmişti. Müminler, Efendimiz’le birlikte umre yapmayı çok istiyorlardı. Bunun üzerine Hz. Muhammed (S.a.v) Kâbe’yi ziyaret etmek isteyenlerin hazırlanmasını emretti. Hazırlıkların tamamlanmasından sonra bin beş yüz sahabi ile Mekke’ye doğru yola çıkıldı. Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed’in (S.a.v) hareketini öğrenince toplanarak ne pahasına olursa olsun Mekke’ye girmesine izin vermemeyi kararlaştırdılar. Hz. Muhammed (S.a.v) de kan dökülmesini istemediği için Mekkelilerin bu tavrına karşılık onların teklif ettiği Hudeybiye anlaşması yapıldı.

Bu anlaşma gereği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.a.v) sahabilerine geri dönme emrini verdi. Hem sahabeler hem de Hz. Muhammed (S.a.v) Kabe’yi ziyaret edemememin üzüntüsü içindeydi. Ancak inen şu ayet ileride Mekke’nin fethedileceği müjdesini vermişti: “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.” (Fetih, 1)

Hudeybiye Antlaşması’nın üzerinden 17-18 ay geçmişti ki, kendilerine bağlı bulunan Benî Bekr kabilesini kışkırtarak, müslüman olan Huzâalıların üzerine saldırttılar. Huzâa kabilesi baskına uğradıklarında namazdaydılar. Hunharca bir katliamla kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda iken şehid edildi.

Bu olayın hemen ardından Mekke’den gelen bir heyet Hz. Muhammed (S.a.v) daha önce fiilen bozdukları antlaşmayı resmen tek taraflı feshettiklerini söylediler. Oysa bu, müslümanları Mekke Fethi’ne davet demekti. Sonradan müşriklerin akılları başlarına geldiyse de iş işten geçmiş, sözleşme iki taraflı olarak feshedilmişti.

11 Ocak 630 sabahı İslam Ordusu savaş pozisyonu aldı. İslam peygamberi Muhammed ordusunu 4 kola ayırdı ve ordusuna şu emri verdi: “Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz.”

Muhammed hareket emri verdi ve Fetih Suresi’ni okuyarak Mekke’ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid’in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğinindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü. Muhammed Mekke’ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan’a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kabe’ye yöneldi. İsra Suresi’nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe’yi tavaf etti.

Mekke’nin fethi İslam tarihinde değil, bütün cihan tarihinde benzeri bulunmayan bir hadisedir. 

İmanları sebebiyle yurtlarından ayrılan Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) ve Eshab-ı kirama Allahü tealanın en büyük lütuflarından biridir.
Mekke’nin fethinin, memleketimiz ve bütün İslâm Alemi için hayırlara vesile olmasını ve Rabbimin bizleri kendisine kul Habibine ümmet olan ve şefaatine nail eylediği kullarından eylemesini niyaz ederim.
Mekke’in Fethi Mübarek olsun
 

Ezan

Ezan

Ok gibi dosdoğru minaresinden
Her seher vaktinde seslenir ezan
Mevla’nın en büyük emaresinden 
Beş vakit huşuyla süslenir ezan

Yeşerir sineler ezan sesiyle
Kehribar yüzlünün son bestesiyle
Ufuk bulutlanır vecd kasesiyle
Çoraklaşmış ruhlarda ıslanır ezan

Yâr ile hasbıhâl secdeye davet
Ezgisi efsunlu eşsiz işaret
Yanık yüreklerin aşkıdır evet
Huda kapısından beslenir ezan

Ezansız anayurt hicrandır zahit
Anlatamaz bunu kaside beyit
Oku ezanı da duysunlar Seyit
Bilal’den âleme seslenir ezan

Ben ezanla doğdum ezanla gülüm
Ezanla yaşarım ezanla ölüm
Ezansız vatan mı lâl olsun dilim
Secde boşalınca hislenir ezan

Ömer Ekinci Micingirt

*MEHMET AKİF ERSOY’UN YILBAŞI MESAJI*

*MEHMET AKİF ERSOY’UN YILBAŞI MESAJI*

Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.

Bir mânâ veremedim, şu Milâdî yılbaşına!
Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed’e ne Mehmed’e.

Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,
Kiminin maymunu var, kiminin “Noel babası!”

Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter.
Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.

Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.
Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.

İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı Kerîm’dir.
Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.

Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı,
Noel kutlamada, geçerek hıristiyanları.

Maziyi düşündüm de, hayran oldum istiklâle
Ecdadıma söz verdim, varmak için istikbâle,

Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!..
Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..

Şehidlik, gazilik şerefidir Müslümanların.
Düşmanlara alkış tutmak, işidir alçakların.

Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.
Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!

İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.
Ölürüm, şerefimle yatarım, toprak altında.

Ya Rab! Hidâyet ver kurtulsun bu millete.

🌴Mehmet Akif Ersoy (r. h)

Sarıkamış Şehitleri

 

Sarıkamış Şehitleri

Gelinlik giyinmiş körpe kız gibi
Karlara serildi Sarıkamış’ta
Mevsimler ağlaştı gece buz gibi
Şafaklar gerildi Sarıkamış’ta

Mehmet’im çarıksız Yemen’den geldi
Şahâdet gürledi sonsuzu deldi
Gök mavi yer beyaz kefeni aldı
Ak yaşlar nar oldu Sarıkamış’ta

Yıldızlar ağlaştı bulutlar indi
Yokluklar yok oldu varlık silindi
Namlular yırtıldı taşlar delindi
Bir tarih yarıldı Sarıkamış’ta

Izdırap çilekeş dereleri kar
Dikenli tabyadan esiyor rüzgâr
Susun! Şehidimin söyleşisi var
Bâsiret kör oldu Sarıkamış’ta

Küfrün azgın devri mağmaydı vatan
Ölüm çığlıkları amansız meydan
Ferhat’ın çığlığı seni anlatan
İrâde buruldu Sarıkamış’ta

Vuslat harekât der müjdeyi bekler
Ağlaştı mevcudat ve de melekler
Hoşaftı menusu yağsız yemekler
Öğünler bir oldu Sarıkamış’ta

Yaram çok ağırdır çıban çok derin
Apansız çıyanı dipsiz çemberin
Cilvesidir lâkin buda kaderin
Silahsız vuruldu Sarıkamış’ta

Beyaz uykudaydı koca bir ordu
Dağ taş susuyorken komutan sordu
Mekân konuşuyor beden mosmordu
Pâk beden mor oldu Sarıkamış’ta

Çığlık yığınağı doksan bin fidan
Şavkı göğe vurdu süzülmüş yatan
Balkanlar Kafkasya Şırnak Ardahan
Şehitler soruldu Sarıkamış’ta

Şehit bu tarifi gelmez dilime
Ziyâsı izâhsız altın kelime
Vefâdâr ses verir cümle âleme
Âşıklar var oldu Sarıkamış’ta

Kutsal pervanesi o gün niyetin
Mehmet’te doğuşu samimiyetin
Övülmüş milleti sen ki ümmetin
Zor nizâm kuruldu Sarıkamış’ta

Şüheda vâdisi ne büyük mâna
Sırt sırtta diz dize yatar yan yana
Âsımdan emânet bu toprak sana
Pir Mehmet pir oldu Sarıkamış’ta

Sarıkamış dinle tarih seslenir
Mâziyle beklenen renkler hislenir
Kan-ter yudumlayan ruhlar süslenir
Emr-i Hak verildi Sarıkamış’ta

Ne çok şey anlatır bir mezar taşı
İmânla beslenir Hakk’ın savaşı
Şâirin efkârı birkaç gözyaşı
Islanıp kar oldu Sarıkamış’ta

Şehitler ölmez hây! Şehit her yerde
Ve onlar gittiler yüce seferde
Bak Ömer rikkatle bak perde perde
Cennete girildi Sarıkamış’ta

Ömer Ekinci Micingirt