Posts Tagged ‘Varlık’

Sana İhtiyacım Var‏ ey Rasul !!!

        

Kâinatın nuru ve varlıkların sebebi. Hiçbir varlık yaratılmadan, senin nurunla aydınlanıyordu, ebed ve ezel… Ebedin ve Ezelin Sahibi senin varlığının nuruyla yarattı her şeyi. Kaf ve Nun senin varlığın için dokundu kâinata. Senin için dokudu sanatların en incesini. Esma-i İlâhiyeyi işledi her bir varlığa. Elif, senin için doğdu kalplere. Felekler senin nurunla döndü. Kâinatın hayatı oldun. Kalplerin olduğu gibi…

Senden önce de insanlığın aydınlığıydın, sonra da aydınlığı oldun. Hz. Âdem senin nurunu ve ismini görmüştü Cennette ilk. Senin nurunu taşıdı alnında. Senden önceki bütün peygamberler de, senin nurunu taşıdılar alınlarında.

Ey ebed ve ezel Sultanının Sevgilisi! Seni övemem ki, Seni her şeyin Yaratıcısı ve bütün varlıklar övmüş. Seni anlatmaya sözlerim yetmez ki, nurunun aydınlığı, ebedî ve ezelî aydınlatanı hangi söz anlatabilir ki…

Zaten seni anlatmak ya da övmek istemiyorum. Kalbimin, duygularımın ne kadar ihtiyacı olduğunu söylemek istiyorum sana. Kalbimin karanlık geceleri artıyor sensiz. Issızlığım, kimsesizliğim ve yoksulluğum çoğalıyor. Benliğimin ruhuma isyanı artıyor. Sevgini, şefkatini, kokunu özlüyorum. Gül kokunu… Kâinata sinmiş aydınlığını arıyor gözlerim.

Sana ihtiyacım var ey Sevgililer Sevgilisi, Yaratıcının En sevgilisi. Kalbime doğsa güneşin. Sevmeye özürlü kalbim, sevginle sevmeyi öğrense. Aşka giden yollarda, seni arıyorken yüreğim, benliğimin isyanına tâbî olmasa kalbim…

Aşkını, coşan deli ırmaklar gibi kalbimin en kuytularına kadar sindirebilsem. Bir serinlik dolsa aşkının ateşinden varlığıma. Biliyorum ben bu tadı aslında. Biliyorum bu aşk kokusunu… Ama bilmem seni yaşamama ve yaşatmama yetmiyor. Kalbime ve benliğime yüklediğim masiva sevgileri dolanıyor ayaklarıma.

Ey sevgili, en sevgili sana ihtiyacım var!
Dağılmış benliğimi, Yaratana teslim etmek için kılavuzluğuna ihtiyacım var. Bin parçaya ayrılan beynimin, hakikati bulması için varlığına ulaşacak yollarımı aydınlatsın nurun.

Avuç avuç nur olup dolsan gönlüme. Seni anınca dudaklarım, kalbim dolup taşan bir ırmak olsa. Göz yaşlarım kalbimin toprağını ıslatsa ve burcu burcu sen koksan…

Ey sevgili!!
Sana ihtiyacım var. Gönlümün çöllerinde yanıyorum. Kurak iklimlere durdum yokluğunda. Rahmet rahmet doğ gecelerime. Ay gibi, mehtap gibi, güneş gibi…

Ey sevgili!!
Yap-boz sevgilerin, yalandan gülücüklerin, riyakâr bakışların içinde kayboldum. Beni gerçek sevgin, sevimli gülüşün ve dost bakışlarınla ısıt…

Okumaya devam et

işte insan doğuştan getirdiği esas özellik ,yani fıtrat

insan da ,ilk yaratıldığında tıpki diğer varlıklar gibi temiz,saf ve eğrilik nedir bilmeyen bir yapıdadır..
özünde sadece Yaratıcısını dinleme ve O’NUN c.c.gösterdiği istikamette yürüme arzusu
ve eğilimi vardır ki,buna biz “fıtrat “diyoruz..
 
yani yapısında herhangi bir bozukluk ,sapma, başkaldırma ,ve bulanıklık olmaması hali..
 
bu öyle bir hali ki,dünya nasıl hiç sapmadan kendi etrafindaki dönüsünü 24 saatte
ve güneş etrafındaki turunu 365 gün 6 saatte tamamliyorsa,dışarıdan bir mudahale
olmadıkça tabiattaki denge kendisini muhtazam bir ilişkiler ağı içinde nasıl muhafaza
ediyorsa,insanda ilk yaratıldığı anda kainatın mükemmel nizamında uyumlu,
her şeye hakım olan ilahi yasalara uygun yaşamaya hazır yapıdadır..
 
işte insan doğuştan getirdiği esas özellik ,yani fıtrat bu…
 
ama tam bu noktada ,yeryüzüne irade ve sorumluluk sahibi bir varlık olarak gelmenin,
insan olmanın cilveleri de başlıyor..
 
fıtratı muhafaza için çaba ve mücahede gerekiyor..
 
Kuran-i Kerim’de ,bir imtihan alanı olan dünyada ,insanoglunun yolunu kesecek,onu
yalnış yönlere sevketmeye çalışacak düşmanları olduğu bildirmiştir..
 
insanın en önemli düşman olan iblis’in ,insanı aldatmak için nasıl hareket ettiği,
düşündürücü bir tarzda dile getiriyor..:

Okumaya devam et

Kör bir insan, göz nurundan mahrumdur….

Nur zulmetin ziddidir. Genellikle, nur denilince hayâlimizde parlak bir
isik, zulmet denilince de koyu bir karanlik canlanir. Bu mânâ yanlis degil,
ama eksik. Madde âlemini aydinlatan isiga “nur” ve bu âlemi seyretmemize
engel olan karanliga “zulmet” dedigimiz gibi, mânâ âleminin de nur ve
zulmetlerini ayni sekilde degerlendirebiliriz. O âlemi de aydinlatan nurlar
ve gizleyen zulmetler var.

Iman bir nurdur; göz nuru insani madde âlemiyle bulusturdugu gibi, iman nuru
da insan kalbini iman hakikatlerine muhatap kilar.

Kör bir insan, göz nurundan mahrumdur; esyaya bakar ama bir sey göremez.
Imansiz bir insan da küfür karanligindadir, kâinati seyreder ama onun
yaraticisini bilemez.

Cehalet de ayri bir körlük, ayri bir zulmettir. Câhil insan, gözü önüne
konulan ilmî bir eserin sadece maddesini görür, onun içindeki mânâya nüfuz
edemez. Ilim ise nurdur, insani o eserdeki hikmetlerle tanistirir.

Cenâb-i Hakk’in bir ismi Nur oldugu gibi bütün isimleri de nuranîdir. Her
birinden, farkli güzellikler, degisik inayetler ve merhametler tezahür eder.

Vücut (varlik) nur, adem (yokluk) ise zulmettir. Her bir Ilâhî isim, varlik
âleminin bir bölümünü, bir subesini aydinlatir; insanlarin, meleklerin ve
cinlerin tefekkürüne yahut istifadesine sunar.

Hâlik isminin tecellisiyle varliga ayak basan her mahlûk, yokluk zulmetinden
kurtulmus, vücut nuruna kavusmus olur.

Hayat sahibi olmak vücuttur, olmamak ise adem. O halde bir varlikta “Muhyî”
isminin tecellisiyle hayat nuru parlar.

Adalet nurdur, zulüm ise zulmet. Âdil isminin tecellisiyle zulümler ortadan
kalkar, hikmet ve rahmet nurlari her tarafi kaplar.

Zâlim insanlarda merhametten bir isik huzmesi bile göremezsiniz.Ruhlari
karanliktir; o ruhlarda inayet, ihsan, ikram gibi faziletleri bulamazsiniz.
Iste, Kahhar isminin tecellisiyle bu zâlim insanlar cezalandirilirlar;
adalet nuru böylece parlar ve zulmün zulmeti de yok olur gider. Bediüzzaman
Hazretleri, cehennemi anlatirken onun önemli bir vazifesinin de “âlem-i
vücut kâinatini âlem-i adem pisliklerinden temizlemek” oldugunu ifade eder.
Cehennemi inkâr eden bir kâfir cehennemde yandiginda küfürden temizlenir.
Artik o, cehenneme yakînen iman etmistir. Ama bu geç kalmis iman, onu
cennete götürmeye yetmeyecektir.

Bir sekle sahip olmak vücuttur, sahip olmamak ise adem. Musavvir isminin
tecellisiyle sekiller âlemi varlik sahasinda boy gösterir.

Hikmet de bir nurdur; abesiyet, yâni faydasiz ve mânâsiz olmak ise zulmet.
Her Ilâhî eser, Hakîm ismine mazhardir ve abesiyetten uzaktir.

Okumaya devam et

Iman bir nurdur‏…

Nur zulmetin ziddidir. Genellikle, nur denilince hayâlimizde parlak bir
isik, zulmet denilince de koyu bir karanlik canlanir. Bu mânâ yanlis degil,
ama eksik. Madde âlemini aydinlatan isiga “nur” ve bu âlemi seyretmemize
engel olan karanliga “zulmet” dedigimiz gibi, mânâ âleminin de nur ve
zulmetlerini ayni sekilde degerlendirebiliriz. O âlemi de aydinlatan nurlar
ve gizleyen zulmetler var.

Iman bir nurdur; göz nuru insani madde âlemiyle bulusturdugu gibi, iman nuru
da insan kalbini iman hakikatlerine muhatap kilar.

Kör bir insan, göz nurundan mahrumdur; esyaya bakar ama bir sey göremez.
Imansiz bir insan da küfür karanligindadir, kâinati seyreder ama onun
yaraticisini bilemez.

Okumaya devam et