Archive for Aralık 2018

1 Ocak Mekke’nin Fethi’nin Yıldönümüdür.

 

1 Ocak Mekke’nin Fethi’nin Yıldönümüdür.

Allah’a isyanın neredeyse tavan yaptığı milâdî yılbaşı eğlencelerini ve noel çılgınlığını terk ederek, batı fikriyatına inat bu gece camilerimizi dolduralım ve ellerimizi Yüce Yaratıcımıza, zulüm gören dünya Müslümanlarının kurtuluşu için açalım.
Dualarımız; dünyanın bütün bölgelerinde acılarla iç içe yaşayan mazlum Müslüman kardeşlerimiz için olsun.
Kokuşmuş batı düzeninin rezilliğinden, Mekke’nin fethinin getirdiği güzellikler sistemine dönme vaktidir artık.
Mekke’nin fethinin mü’minler için diriliş vesile olsun İnşaAllah..
Günümüzde Müslümanların çoğunun 31 Aralık akşamını yılbaşı olarak kutladıklarını,”Mekke’nin bugünde fethedildiğinden çoğunun haberleri belki de yoktur.
Efendimiz (aleyhisselam) tarihte eşine ender rastlanan tavır ve davranışlarıyla gönülleri fethetmişse ,bizler de Müslüman kardeşlerimizin böylesi yanlış davranışlarını Peygamberi metotla gönüllerini fethederek güzel bir üslupla değiştirmenin yolunu aramalıyız.
Her bir Müslüman akraba yakın ve komşularımızdan bu durumda olana yapacağı usulüne uygun fetih hareketi ile bu yıl ve gelecek yıllarda 31 Aralık akşamını İslam’ın özüne uygun Mekke’nin fethi kutlamalarıyla kuranla, duayla, sohbet ve salâvatlarla yaşanacak bir güne çeviririz ve çevireceğiz inşaAllah.

Mekke’nin Fethi, 1 Ocak 630

Mekke’nin Fethi, 1 Ocak 630 yılı sabahı İslâm Ordusu savaş konumunu aldı.

İslam peygamberi Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem ordusunu Mekke’yi fethetmeye karar verdi ve 10.000 kişilik bir ordu hazırlayarak hicretin sekizinci yılı Ramazan ayında Mekke üzerine yürüdü. ordusuna şu emri verdi:

“Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimse ile çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz.” Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem hareket emri verdi ve Fetih Suresi’ni okuyarak Mekke’ye girdi.
Üç kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid b. Velid’in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğinindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü. Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan’a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti.
Sonra içerisinde Üç yüz altmış put bulunan Kâbe’ye yöneldi. (İsra/ 81) Ayet-i okuyarak putları birer birer devirdî. Ardından da beraberindeki Müslümanlar ile Kabe’yi tavaf ettî.
Mekke’nin fethi İslam tarihinde değil, bütün cihan tarihinde benzeri bulunmayan bir hadisedir. İmanları sebebiyle yurtlarından ayrılan Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) ve Eshab-ı kirama Allahü tealanın en büyük lütuflarından biridir.
Bu fetihle Arabistan Yarımadasında şirkin (Allah’a ortak koşmak) cemiyet ve güç halindeki varlığı sona ermiş, Kabe ve civarı putlardan temizlenmiş, tevhid inancı kesin hakimiyetini ilan etmiştir. Mekke’nin fethi ile Arabistan Yarımadasında ilk İslam Devleti de kuruluşunu tamamlamış, bundan sonra İslamiyet üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır. Mekke’nin fethi, İslamiyette öylesine derin mana ve hikmetlerle doludur ki, daha sonraki asırlarda yaşamış İslam alim, evliya ve kumandanları da çeşitli vesilelerle bu fethi kendilerine örnek alıp, hal ve işlerine de ölçü kabul etmişlerdir.

Mekke’in Fethi Mübarek olsun

Doğum Günü imiş/ MUHSİN YAZICIOĞLU’NA

 

Kaç bininci şehidsin Sarıkamış misali
Dağlar senin hayalin sen dağların hayali
Tarihler nasıl öder şehidim bu vebali
Bembeyaz kanatlarla uçtun sanki cennete

Her sözün Hak’tan idi, Hakk’ı tutup kaldırdın
Ne küfre mağlup oldun ne küffara aldırdın
Dostuna düşmanına hep güllerle saldırdın
Erdin belki Rasûl’den bir ebedî himmete

Sonsuzluk hasretini sonsuz bir dağ bitirdi
Ruhun Hakk’a uçarken bedenini yitirdi
Seni sonsuz diyara kar ve rüzgâr götürdü
Son sözünü dağlarla haber saldın millete

Ne kar seni üşüttü ne de yeller devirdi
Sevdanla aramıza bu fani dünya girdi
Ne çare ki bu devir bir elemli devirdi
Konmadan göçüp gittin Muhsin’im bu devlete

Dağlar gibi dikildin bâtıla karşı her an
Sînende mücessemdi, sevda, vatan ve iman
Bilmem nasıl çekilir yokluğunda bu hicran
Onulmaz dert bıraktın gidişinle ümmete

Ekrem Kaftan

Memleketimize büyük bir bölüm müslümanlar şu yılbaşı için hazırlıklar yapıyor.

Değerli kardeşlerim şu yılbaşı yaklaşırken üzüntümüz tarif etmek mümkün değil.

Kardeşlerim,Allah c.c. inanıyoruz,Peygamberimiz (aleyhisselam) yüce Kur’an cennet cehennem ahiret hayatı,hepsi biliyoruz dimi.elbette biliyoruz,ben sonradan islama geldiğim halde biliyorsam sizde doğuştan müslüman olarak benden iyi biliyorsunuz .
Peki Kur’an da Allah ve Peygamberimiz onca ikaz ettiği halde nedir bu bizim yaptığımız ..
Kardeşlerim ,sevgili kardeşlerim sizin çoğunuz bu hali görünce derinden acı çekiyorum ,hiç bir şeyi yapmak istemiyorum ,nette girip de paylaşim yapmak dahi istemiyorum sadece ellerim açıp ağlayarak hidayet dilemek istiyorum.
Ne olur yapmayın,müslüman bile bile cehenneme doğru koşa koşa nasıl gider aklım almıyor.
Ailem beni islam dan vazgeçirmek için bana dünyalar vaadetti,ama ben kabul etmedim ve onlara kaybettim ,siz çoğunuz bir gecelik için ahiret hayatınız kaybediyorsunuz ,ne olur yapmayın,bu gaflet içinde olanlara uyarın siz benim ailemsiniz ben sizi cennete görmek isterim daha ne diyeyim size gözyaşlarım hakim olamıyorum.
Kardeşim sen de öleceksin. Ben de öleceğim.
O gün ne dost, ne arkadaş, ne yar, ne yaran, ne sana baba diyen, amca, dayı, teyze, yeğen diyen,ne sana efendim sultanım diyen kimse kalmayacak.
“O gün herkes herkesten kaçacak”! Sen ve Allah’ın c.c.ve amelin, imanın ve şefaatini hak etmişsen, Peygamberin (s.a.v.)ve yine şefaatini hak etmişsen Melekler ve Rabbin razı oldukları belki sana fayda sağlayacak. Gerisi boş, gerisi masal, gerisi hikâye.
O zaman ölecek olan ve gömülecek olan bu zavallı, bu perişan, bu tükenmiş ve yarın da taaffün edip çürüyüp gidecek bu fani ve zavallı vücuda daha fazla zulmetme, yük yükleme.ey kardeşim ömür kısa,bugünde akşam oldu ,daha neyi beklersin ey nefsim.!!
Gel tez elden tövbe et. Gelin tez elden tövbe edelim. Çünkü içimizde tertemiz olan hiç kimse yoktur.sarıl Kur’ana,islama,Duaya.
Ne olur uyan artık.uyanalım..çatlayana kadar yemek yiyip,en güzel giyisler giyinip gezmek zaman değil,imanı kurtarmak zamanı anla artık…!

İmtihan oluyoruz…

Kırk gün boyunca kılıcını bileyerek Hz. Ali’yi öldürmeyi kendisine nasip etmesi için Allah’a dua eden İbni Mülcem gibi din adına, Allah adına, dava adına kendi kardeşlerimizi harcadığımız, acımasızca birbirimize kıydığımız bir zamanda imtihan oluyoruz…

Uğruna mücadele verdiğimiz değerleri ihmal ettiğimiz, ideallerimizi unuttuğumuz, hedeflerimizden saptığımız, bilincimizi kaybettiğimiz, ihlâsımızı yitirdiğimiz, kardeşliğimizi katlettiğimiz, eminliğimizi mahvettiğimiz, modern bir “Fetret Döneminde” imtihan oluyoruz…

Kavimleri helak eden içki, kumar, zina, faiz, ırkçılık, eşcinsellik dâhil bütün günahların resmileştiği, kurumsallaştığı, vergiye tabi olduğu, reklâmının yapıldığı, modern bir “Cahiliye Döneminde” imtihan oluyoruz…

Namazın kötülüklerden alıkoymadığı, tesettürün örtmediği, ilmin istikamet vermediği, nasihatin tesir etmediği, ölümün ibret olmadığı, helalin tercih edilmediği, haramın reyting yaptığı bir zamanda imtihan oluyoruz…

Sokakta görünce yüzümüzü çevirdiğimiz bütün ahlaksızlıkları ve sapkınlıkları akşam olunca evimizde, eşimizle, kızımızla, oğlumuzla dizi ve film olarak heyecanla takip ettiğimiz, normalde kapımızın önünden bile geçmesine izin vermeyeceğimiz, kızımızın ve oğlumuzun yanına bile yaklaştırmayacağımız şahısları, artist ve sanatçı diye sevip, hayran olduğumuz bir zamanda imtihan oluyoruz…

Dışarıda savaştığımızı söylediğimiz yedi düvelin tüm kültür ve ahlaksızlığını, dizilerle evlerimize soktuğumuz, faizle ticaretimize bulaştırdığımız, loto, toto ve milli piyangoyla nesillerimize sunduğumuz, NATO ve İncirlik üsleriyle topraklarımızda ağırladığımız, hak ve batılı birbirine karıştırdığı bir zamanda imtihan oluyoruz…

Her ay faiz yiyenlerin, sene de bir ay oruç yiyenlere hayret ettiği, açıktan faiz yiyenlerin açıktan oruç yiyenlere nasihat ettiği, kul hakkı yiyenlerin haktan hukuktan bahsettiği, bir namaz ve oruç ilmihalinden daha çok bir “kul hakkı ilmihaline” ihtiyaç duyduğumuz ahir bir zamanda imtihan oluyoruz…

Gece yarısına kadar dizi izlemekten şişmiş gözlerimizle, Efendimizin (s.a.s) ayaklarının gece ibadetiyle nasıl şiştiğini, en mükellef sofralarda dolan midelerimizle Efendimizin (s.a.s) açlıktan karnına nasıl taş bağladığını anlattığımız, büyük bir eylem ve söylem krizi yaşadığımız bir zamanda imtihan oluyoruz…

Randevusuna dikkat etmeyen, aldığı borcu ödemeyen, verdiği sözde durmayan, gıybet etmekten çekinmeyen, yüzüne güldüklerini arkadan çekiştiren, akrabalarıyla dargın, camiden, cemaatten, Kur’an’dan ve zikirden uzak, ihale kovalamakla meşhur, koca koca adamların dava edebiyatı yaptığı bir zamanda imtihan oluyoruz…

Uğruna bedeller ödediğimiz baş örtümüzün bir makyaj malzemesine, sakalımızın bir aksesuara, İmam Hatibimizin bürokratik bir referansa, geçmişte verdiğimiz mücadelemizin tatlı bir hatıraya dönüşerek “ruhumuzu” kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız bir zamanda imtihan oluyoruz…

Yüzde doksan dokuzu Müslüman bir millet olmamıza rağmen, yaşadığımız tüm ekonomik, sosyal, siyasi ve ahlaki krizlere dair İslam’ın, Kur’an’ın, Sünnetin ne dediğini, çözüm olarak ne önerdiğini, neleri teklif ettiğini zerrece dikkate almadığımız bir zamanda imtihan oluyoruz…

Milletçe dün söylediğini bugün inkâr etmek zorunda kalan, bugün övdüğünü yarın yermek zorunda kalan, dengeleri gözetmek için çırpınıp duran, güç merkezi değişince de ortada kalan, önüne gelene iftira eden, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz, yüzü kızarmaz, bir avuç sosyal medya trolünün elinde kaldığımız bir zamanda imtihan oluyoruz…

Birçoğumuzun hayatından, namazı, başörtüsünü ve sakalı çıkardığımızda geride İslam namına bir şeyin kalmayacağı bir Müslümanlıkla avunduğumuz bir zamanda imtihan oluyoruz…

Allah’ımız imtihanı geçenlerden eylesin…

ABDÜLAZİZ KIRANŞAL