Posts Tagged ‘sığınmak’

Kötülülüğü yaşayarak öğrenmeye kalkmayınız

               

Kötü çevreden yılandan sakınır gibi sakınınız. Unutmayınız ki kötü çevre,
engerek yılanından daha beter zehirler.

İnsan hayatı her zaman sakin değildir. Bazen bu denizde fırtınalar kopar.
Böylesi durumlarda size, sığınılacak bir liman olacak dostlar edininiz. Öyle
dostlar ki, düştüğünüzde kaldıracak, tökezlediğinizde tutacak ve hatta
dizleriniz tutmaz olduğunda sırtına alacak…

Bireysel saldırıya savunma yapabilirsiniz. Ancak toplumsal saldırıya karşı
bireysel savunma işlemez. Toplumsal savunma yapabilmek için karşı-toplum
oluşturmak zorundasınız. Caddelerin, yığınların ruhunuzun üzerindeki olumsuz
etkisinden arınmak için, vizesiz, pasaportsuz kendinizi kaldırıp atacağınız
gönül okyanusları taderik ediniz.

Müslüman girdiği çevreye uyan değil, girdiği çevreyi inancına uydurandır. Bu
anlamda etken ve etkin insandır. Eğer etken olabiliyorsanız, imanınız
iktidarda demektir.

Okumaya devam et

ey Tevvâb…

           

Ellerim sema’na açiliyor ey rabbim,

 kudretine siginarak sesleniyorum sana:

 

 “Habib-i-Zîsan” hürmetine, takvali kullarin hürmetine,

 seni zikreden diller hürmetine,

 

 ve zâtina açilan eller hürmetine bagisla beni,

bagisla ki kurtulus’a ereyim,

 

 bagisla ki huzur’a ereyim;

 ve öyle bir affet ki beni;

 

 hesaba çekilecek hiçbir yönüm kalmasin;

 ey Tevvâb…

“Allah yolunda Allah rızası için cemaat olun.Yoksa şeytana yem olursunuz,

          

insanoğlunun,Adem (a.s)ile başlayan dünya üzerindeki hayatı,kıyametin kopmasını ile sona erecektır..
Allahu Teala,dünya hayatının son diliminde yaşayan insanlara son uyarıcısı göndermiştir..

O,son uyarıcı Hazret Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)Efendimizin üzerinde durduğu konuların bir tanesi,müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde olmaları ve başlarında büyüklerini itaat etmeleridir…

Yüce Rabbimiz..-“ey iman edenler..! Allah’dan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin..Hep birlikte Allahın ipine sımsıkı yapışın,sakın parçalanıp ayrılmayın”buyurmuştur..(Al-i İmran.102,103 )

“Allahın ipi “islam,Kur’an,Peygamber,Peygamber varisi imamlar,Alimler şekilde tefsir edilmiştir…

Hazret Peygamber zamanında ,O’nun etrafında toplandı müslümanlar…
O’nun elinde tutup,bey’at yaptılar ve O’na itaat ettiler…Çünkü Yüce Mevlamız buyuruyor ki..” Allah’a ve Rasulüne itaat ediniz..! ” (Al-i İmran ,32 )..

İtaat,severek ve inanarak söylenenleri kabul etmek,ve güçü yettiğince söylediği şekilde hareket etmek…

Bir müslüman ölümüne kadar itaat etmekle sorumludur..İslam itaat dinidir..

Kulluğun tadını ancak itaat ahlakıyla elde edilir..Bir müslüman ,Allah’a ,Rasulüne ve başındaki Peygamberin varisleri olan Alimlere itaat halinde bulunursa,bütün gününü ve gecesini ibadetle geçirmiş sevap alır…

Çünkü,bu konuda Allah’ın emrine her an itaat halinde bulunmaktadır..”Kim itaatten çıkar ve cemaatten ayrılır da sonra ölürse,cahiliyet ölümü üzere ölür. “buyuruyor Peygamberimiz..

Bu hadi-İ Şeriften anliyoruz ki,müslümanın diğer müslümanlarla birlik ve beraberlik içerisinde ve önlerinde bulunan imamlarına ve Alimlere itaat üzere yaşamalarını emretmektedir..

Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem )şeytanın her an mü’min avında olduğu,tek başına kalan kimsenin kalbine ve imanına sardırdığını haber veriyor…Ve ,sığınılacak kaleyi gösteriyor..

“Allah yolunda Allah rızası için cemaat olun.Yoksa şeytana yem olursunuz,İman selameti ile ölmek ve Cennete girmek isteyen kimse cemaata sarılsın.. ”

Evet dostlar,bir kimse yaptığı işlerde Allah rızasını hedefe alır,ve beraber olduğu cemaate sımsıkı sarılırsa,onun kalbine şeytan taht kurmaz ..

Şeytanlaşmiş insanlar da O’nu (c.c.)yolundan ayıramaz.

Çünkü,onun destekçisi Allahu Teala’dır..

Mevla ile kalın dostlar

Evlilik Insani Allah’a Yaklaştimali ..

                    

Evlilik, insanı günahtan koruyan bir kalkandır. Evlilik, el ele verip doğruya koşmaktır. Evliliğe bu açıdan baktığınızda, izdivacın insanı Allah’a yaklaştırması gerektiği görülebilir.

Delikanlı okulunu bitirdi ve işini kurdu. Artık evlenip çoluk çocuğa karışmak istiyor. Bunun için de düşünüyor ve soruyor: “Acaba kiminle ve nasıl biriyle evlensem?”

Akıl verense çok oluyor: “Evleneceğin kişi şöyle şöyle olsun”. Ama anne ille de güzel gelin istiyor.

Genç kızın da evlenme yaşı geliyor. O da düşünüyor. “Acaba evleneceğim kişide nasıl bir özellik arasam? Dini diyaneti önemli olmalı mı?” Bu anne de kızının bir zenginle evlenip rahat etmesini düşlüyor.. 

Okumaya devam et

Sen misin Müslüman olan?‏Mustafa İslamoğlu

Yine Şafak muhabiri sayesinde öğrendik. Bulgar Kilisesi’nin eski yönetim
kurulu üyesi Bojidar Cipof’un eşi Juliana ben idrakine kavuşarak kendine
dönmüş. Yani, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olduğunu beyan ederek
“Müslüman” adını almayı hak etmiş.

Önce İslam’ını gizlemiş. Namazlarını gizli gizli kılmış. Durumdan şüphelenen
kocası, arama sırasında Fatıma hanımın müftülükten aldığı ihtida belgesini
buluyor. Hakaretler ve yıldırma operasyonu başlıyor. Yetmiyor, gece yarısı
kapı önüne konuluyor.

İlk gece bir otelde kalıyor Fatıma Cipof. Bu tepkinin geçici olduğunu
düşünerek evine dönüyor. Fakat tepki artıyor. Hakaret artıyor. “Kara Fatma”
ilan ediliyor. Namaz kılarken itilip kakılıyor. Tesettürüyle dalga
geçiliyor. İş akıl hastası ilan etmeye kadar vardırılıyor. Fatıma kardeşimiz
9 aydır sığındığı Müslüman bir ailenin yanında yaşıyor. Kocasına boşanma
davası açmış, neticesini bekliyor.

İhtidalar oldum olası beni heyecanlandırır. Bir Müslüman olarak beni
ilgilendiren yanı, büyük ailemize bir kardeşin daha katılmış olmasıdır. “Bir
adem bir alem” demişiz bir kez. Ve bir alemimiz daha olmuştur.

Mühtedi açısından olay azimdir. Zira bir mühtedi için ihtida, hayatının en
büyük devrimidir. Bunun ne büyük bir iman hamlesi olduğunu, imanı ata mirası
sananlar nasıl anlasın? Mühtedi, “dönüş” kararı verdiğinde hayatını
sıfırlamayı da kabul etmiştir. Hz. Ömer’in “kesip atmak” dediği türden büyük
bir karar. Ona İslam’ın kapısını tıklattıran şey yüreğine düşen hakikat
ışığıysa, evinden, eşinden, işinden, aşından, arkadaşından, çevresinden ve
daha birçok şeyden kopacak olmasına aldırmaz. O ışığın cazibesi benliğini
öylesine sarar ki, “ayrılmanın” acısı “bulmanın” sevincini bastıramaz.

Okumaya devam et