Resulullahın yolundan ayrılmış, reformcu, bid’at ehli, câhil ve fâsık olan din adamlarına danışmamalıdır. Dünyaya düşkün olanlarla birlikte bulunmamalıdır. Her işte, sünnete uymalı, bid’atten sakınmalıdır.

Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getiren ancak O’nun rızasına kavuşur. Kalbi temiz olur. Evliyânın büyüklerinden Ebû Ali Rodbârî hazretlerine; “Bir kimse, her türlü günahı işliyor sonra da Kalbim temizdir. Sen kalbe bak diyor. Buna ne dersin?” dediklerinde, “Onun gideceği yer Cehennemdir, haram işleyenin kalbi temiz olmaz” buyurdu.
Bid’at işleyenin yani Resulullahın yolundan, sünnetinden ayrılanın da kalbi temiz olmaz. Çünkü, hadis-i şerifte, “Bid’at sahipleri Cehenneme gideceklerdir” buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, “Bid’at ortaya çıkaran ve bunu yapan kimseye şeytan çok ibâdet yaptırır. Onu çok ağlatır” buyuruldu. Bid’at, Resûlullah efendimizin ve Eshâbının zamanında olmayıp da daha sonra ortaya çıkan ve ibâdet olarak yapılan şeyler demektir.

Yine hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ, bid’at işleyenin oruçlarını, namazlarını, haclarını, umrelerini, cihâdlarını, farzlarını ve nâfile ibâdetlerini kabûl etmez. Bunlar, yağdan kıl çıkar gibi İslâmdan çıkarlar” buyuruldu.
Bu hadis-i şerif, dinde reform, değişiklik yapan, meselâ namazı, ezanı radyo ile, hoparlörle okuyan, namaz vaktini minârede ışık yakarak bildiren kimselerin zuhûr edeceklerini haber vermektedir.
Şeyh ibni Ebî Bekr Muhammed bin Muhammed Endülüsî, buyurdu ki: “Doğruyu tanı, doğru ol! Kâmil insanın her işi, düşünceleri, sözleri, ahlâkı, Resûlullaha tam uygun olur. Çünkü, bütün saadetlere, Ona uymakla kavuşulur. Ona uymak, islâmiyete yapışmak demektir”
Bunun için din işlerinde Resulullahın yolundan ayrılmış, reformcu, bid’at ehli, câhil ve fâsık olan din adamlarına danışmamalıdır. Dünyaya düşkün olanlarla birlikte bulunmamalıdır. Her işte, sünnete uymalı, bid’atten sakınmalıdır. Neşeli zamanlarda, İslâmiyetin dışına taşmamalı. Sıkıntılı anlarda, Allahü teâlâdan ümidi kesmemelidir. Her güçlük yanında kolaylık bulunduğunu unutmamalıdır. Neşede ve sıkıntıda hâli değişmemeli, varlıkta ve yoklukta aynı hâlde olmalıdır. Hattâ, yokluktan rahatlık duymalı, varlıkta sıkılmalıdır. Olayların değişmesi, insanda değişiklik yapmamalıdır.

Yorum bırakın